Bugün Batılı liderlerin ve onların borazanı ana akım medyanın dilinden düşmeyen o süslü laflar var ya: “özgür dünya”, “uluslararası hukuk”, “insan hakları”… Artık kimse bu boş laflara inanmıyor. Çünkü ortada ne hukuk kaldı, ne özgürlük, ne de insanlık. Bir zamanlar bilim, sanayi, demokrasi gibi değerlerle insanlığın önünü açan Batı, şimdi o değerlerin tabutuna son çiviyi çakan güç haline geldi. Demokrasi havariliği yaparken, kendi çıkarına dokunan her rejimi “diktatörlük” diye yaftalayıp yerle bir ediyorlar. Irak’a “kimyasal silah var” yalanıyla girdiler, bir ülkeyi haritadan sildiler, milyonlarca insanı katlettiler. Bugün de aynı tiyatroyu nükleer bahanesiyle İran sahnesinde oynuyorlar.
Bu “özgür dünya” dedikleri şey, olsa olsa kanla sulanmış bir sömürü düzeninin makyajlı ismidir. “Uluslararası hukuk” mu dediniz? Batı için o, sadece menfaatine hizmet ettiği sürece var. İşlerine gelmeyince buruşturup çöp kutusuna atıyorlar. İsrail’in Gazze’deki vahşetine kör kalanlar, çocukların cesetleri arasında sus pus olanlar, hangi yüzle insan hakları dersi veriyor? Onların “özgürlük” tanımı; silah satmak, enerji kaynaklarını yağmalamak, IMF ve Dünya Bankası gibi araçlarla ülkeleri ekonomik esarete mahkûm etmektir. Kendi silahını almazsan, ambargo; kendi çizdikleri yoldan saparsan, darbe ya da işgal. Bu sistemin adı “özgürlük” değil, bildiğiniz organize zorbalıktır.
Halk ozanı Mahzuni Şerif boşuna demedi:
Devleti devlete çatar
İt gibi pusuda yatar
Kan döktürüp silah satar
Amerika, katil katil…
Vietnam, Afganistan, Libya, Suriye… Hepsini sözümona “özgürleştirdiler”. Sonuç? Her yer kan gölü, yıkım, acı ve bitmeyen iç savaşlar. Amerika’nın götürdüğü “özgürlük”, ancak zincirlerin rengini değiştirmekten ibaret.
Asıl soruyu soralım şimdi: Batı’nın “özgürleştirdiği” ama parçalanmış, işgal edilmiş, iç savaşa sürüklenmiş bir Irak mı daha özgür? Yoksa her türlü baskıya, ambargoya rağmen kendi kararlarını alan, egemenliğini teslim etmeyen bir Kuzey Kore mi? Evet, Kuzey Kore kapalı bir rejimdir; ama en azından başkasının düdüğüyle dans etmiyor. Onurlu bir yalnızlık, aşağılık bir kölelikten her zaman daha evladır.
Batı'nın bu süslü özgürlük ve özgürleştirme masallarına artık kimse kanmamalı.
Bu özgürleştirme lafı bir illüzyon bile değil, düpedüz aldatmacadır. “Özgürlük” dedikleri şey, güçlülerin zayıfları dize getirdiği yeni nesil bir sömürge düzenidir. Gerçek özgürlük, bir halkın kendi kaderini kendisinin belirlemesidir. Kendi toprağında, kendi göğü altında, kendi kararıyla yaşayabilmektir. Ama Batı’nın getirdiği “özgürlük” bu değil; o, sadece kanla yazılmış bir senaryonun yeni perdesidir.
Yeter artık. Bu masalların büyüsünden uyanma vakti çoktan geldi. Gerçekleri görmek istemeyenler, yarın kendi özgürlüklerini de yitirirler. Çünkü unutmayın: sıradaki “özgürleştirilecek” ülke sizinki olabilir.