Haber Bandı Yazarlar Melina DENİZ YENİ ZELANDA HAYALİ MANİSA GERÇEĞİ
YENİ ZELANDA HAYALİ MANİSA GERÇEĞİ
25 Haziran 2025

“Şunu bil ki gece gündüze gebedir. Bir gece ne kadar uzun olursa olsun, karanlığı sonsuza kadar sürmez.” Firdevsi- Şehname
Gündem İran olunca dünya edebiyatının şairi belli iki doğal destanından birine sahip olan ve Goethe gibi düşünürler tarafından da dünya edebiyatının dört ana gövdesinden biri olarak kabul edilen İranlılara ait Şehname ile başlamak istedim. 
Bu kadar geçmişe gidince şu anki uygulamalarla paralellik gösteren bir dönemi de hatırlatmak isterim.1878 yılında Osmanlı-Rus Savaşı sırasında “iç cepheyi güçlendirmek” amacıyla meclisi kapatıp, Kanuni Esasi’yi askıya alan II. Abdülhamit 30 yıl sürecek İstibdat dönemiyle ülkeyi karanlığa sürüklerken işe önce sansürle başladı sonra düşünen ve üreten aydınları hapis ya da sürgün tehdidiyle susturmakla devam etti. (Gerçi tarihten örnek vermek de artık suç teşkil edebiliyor. Fakat bir dönemin eserlerini anlayabilmek o dönemin sosyal, siyasal ve zihniyet yapısının bilinmesiyle mümkündür. Konuyu edebi bir noktaya bağlayacağım panik yok.)
İstibdâd adı verilen bu dönemin sanatçıları Servet-i Fünuncular da özgürlüklerinin gasp edilmesinin acısını çekiyorlardı. Haliyle yıkılmakta olan devleti görüp hiçbir şey yapamamanın getirdiği mutsuzlukla gerçek hayattan kaçıp hayale sığınmaya başlamışlardı. Bir nevi gündüz düşleriyle ruh hallerini sağaltmaya çalışıyorlardı.
Tevfik Fikret’in 1898 yılında yazdığı “Ömrü Muhayyel” şiiri baskı, jurnal ve yok edilişlerine, “gerçek” hayatta ve zamanda kalmanın dayanılmaz ağırlığıyla üretilmiş “Hayali Bir Ömür” arzusudur… Bu baskı öyle bir hal almıştır ki Serveti Fünuncular ülkeyi terk edip Yeni Zelanda’da yaşama fikrini “Yeşilyurt Özlemi” kod adıyla bir kurtuluş ütopyası oluşturmuşlardır. Hayaller Yeni Zelanda gerçekler Manisa olmuş ama olsun… Denemişler, sanatın iyileştirici gücüne sığınmışlar. Zarar vermeden ve görmeden fırtınanın dinmesini beklemişler fakat olmamış. Tevfik Fikret SİS şiirini bu geçmeyen fırtına, dinmeyen toz duman içinde isyan ederek yazmıştır.
Dünyayı adını deliye koymuş liderler yönetiyor. Trump, Amerika’yı yeniden büyük yapacağım bunun adı MAGA olsun diyor. İran’ın rejimini değiştireceğim ve İran’ı da tekrar büyük yapacağım bunun da adı MiGA olsun diyor. Savaş bitti bunun da adı da 12 gün Savaşları olsun diyor. Her şeye ad koyma telaşıyla kendine eğleniyor. Hayır, kaçmaya niyet edilebileceğimiz bir Yeni Zelanda ihtimali de yok artık. Her yere füzesinin menzili yetişiyor.
Bu arada tahkim edelim dedikleri iç cephe Silivri’de sıklaştı. DEM, meclis tatile giriyor bizi mi oyalıyorsunuz, Devlet Bahçeli’yi iyi dinleyin diyor. Kılıçdaroğlu, CHP’nin başına kayyım olarak atanabilmek için çağrılmayı bekliyor. İktidar,Abdülhamit vehmine kapılmış sen “burun” dedin benim burnumun büyük olduğunu kastettin. Sen yazında “yıldız” dedin benim sarayımın adı da yıldız sen beni tahtan indirmeye niyet ettin paranoyasıyla konuşan, yorum yapan, tarihten örnek verenleri bile hapse atıyor.Bir yandan da yazılacak yeni anayasayı halkoyuna sunmadan kaçırabilmek için vekil transferine odaklanmış milleti ekonomi konuşulmasın diye eyliyor.
Biz de bu kadar eyleme hali içinde savrulmayacağız tabiki. Şimdi yaşadıklarımız daha önce de yaşandı. 
Zamanında her şeye hükmeden Abdülhamid bile tarih sahnesinden çekildi. Ölmez denilen Nemrut öldü. Kaçacak başka bir ülke de yok. Umudumuzu ve direncimizi o gün için diri tutacağız. Çünkü
Saraylar saltanatlar çöker
kan susar birgün zulüm biter.
bugünlerden geriye,
bir yarına gidenler kalır
bir de yarınlar için direnenler...
 


Seç