M.Ö. 2. yüzyılda Roma Senatosu’nda bir adam vardı: Marcus Porcius Cato. Halk onu “Yaşlı Cato” olarak tanırdı. Ne konuşursa konuşsun, konuşmasının sonunda dönüp dolaşıp aynı cümleyi kurardı:
“Kartaca delenda est.”
Yani: “Kartaca yıkılmalıdır.”
Kartaca’nın Roma için büyük bir tehlike olduğunu hep hatırlattı.
Çünkü biliyordu: Tehlike bir kere kapıya dayandı mı, artık geç kalınmıştır. Onu durdurmanın tek yolu, kararlı bir şekilde üzerine gitmektir.
Bugün, bu tarihi sözü hatırlamanın tam vaktidir.
Çünkü bizim de bir Kartaca’mız var.
Bir Kartaca düşünün: Kurumları içini boşaltarak işlevsiz hâle getirmiş, adaleti taraflaştırmış, ekonomiyi çökertmiş, toplumu birbirine düşman etmiş…
Bir Kartaca düşünün: Halkı kendi içinde bölerek, ülkenin kaynaklarını kendi yakınlarına akıtarak, yoksulluğu kalıcı kılarak iktidarda kalan…
Bir Kartaca düşünün: Hiçbir kural tanımayan, muhalif sesleri susturan, kendi çıkarı için devleti yöneten…
Ve sonra kendinize şunu sorun:
Bu yapının artık değiştirilmesi gerekmiyor mu?
Cato’nun sözünü bir köşe yastığı gibi taşımalı artık herkes yanında. Çünkü bu, sadece bir siyasi iktidarın değil; bir zihniyetin aşılması mücadelesidir.
Bugün bu ülkeyi yönetenlerin temsil ettiği düzen artık değişmelidir. Demokratik yollarla kökten değişmelidir.
Tıpkı Yaşlı Cato’nun dediği gibi:
“Kartaca delenda est.”
Ama altını çizerek söylüyorum:
Bizim Kartaca’mız, silahla ya da zorla değil; sandıkla ve hukukla aşılmalıdır. Bu bir adalet, ahlak ve vicdan mücadelesidir.
Çünkü Kartaca kapımıza dayanmış değil; evimizin içine girmiş, hayatımızı altüst etmiş durumda.
Unutmayalım:
Kartaca her çağda yeniden kurulur,
Ama onu değiştirmek için cesaret her zaman bulunmaz.
O cesaret sende var mı?
Kalın sağlıcakla
⸻